28 Aralık 2016 Çarşamba

"Güzel günlerimizin bittiğini sanma"

Çocukların artık sokaklarda yetişmediğinden, koşup oynamadığından sıklıkla yakınılsa da özellikle naif, ana kuzusu tabir edilen çocuklar için sokak derttir. Biri tipinizi beğenmez gelir sataşır, öbürü keyfiyetten yahut güç gösterisi için sizi döver. Böyle zamanlarda tek şans, bu tür muamelelere mukabele edecek bir büyüğe sahip olmanızdır. İlk çocukluk yıllarımda bu kişi babaannemdi, sonrasında yaş alıp serpildikçe abim oldu.

Bir gün aşağı mahalleyle maç yaparken “Amor” diye seslendikleri bir çocuk bana çok sert girdi (o zamanlar Barcelona’da Amor diye bir topçu vardı, lakap ondan mülhem) ben de bir sonraki pozisyonda misliyle karşılık verdim. Ortalık birden karıştı. Bana saldırmaya çalışan rakip oyuncular birbirini çekmeye, itip kakmaya başladılar. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken içlerinde biri hepsini şöyle bir kenara çekti ve bana müthiş bir yumruk attı; feleğim şaştı. Meğerse aralarında bana kimin vuracağı mücadelesini veriyorlarmış. Yüzüm gözüm şişmiş şekilde eve gittim. Akşam abim beni bu halde gördü ve ertesi gün o çocukları aramaya gittik. Mahalle yaşamında stratejiler çok kıymetlidir. Bu tür hadiselerde eğer arkanızda sizi koruyacak güçlü birisi varsa karşı taraf sorup soruşturur ve hamlesini yapar. Ya olay mahallinde kalabalık dolanırlar yahut kavgaya karışmış kişiler bir süre toz olur. Benim gözü şişirenler de öyle yapmıştı. Abim haftalarca park civarında dolandı durdu, çocuklar sırra kadem basmıştı. Sonra bir süre beni kimse dövmedi.

Abim bugün 40 yaşına bastı. Başıma bir şey gelse hemen koşar gelir. Lakin insanın abisi 40 yaşına bastıysa artık sokaklarda dayak yememesi gerekir yahut o kadar naif olmaması. Fakat ikisi de elden gelmiyor.

Bombalar patlıyor, insanlar ölüyor, tutuklanıyor, çocuklar tecavüze uğruyor, ağaçlar kesiliyor, sahile ölüler vuruyor, maden göçüyor, çocuklar yurtlarda yanarak ölüyor, insanlar havaya uçuyor, parçaları kenarında nöbet tuttukları stadyuma saçılıyor, tanklar insanların üzerinden geçiyor, havalimanı çıkışı insanlar taranıyor, subaylar bir evin kapısına geldiklerinde baba içeriden "oğullarımdan hangisi?" diye sesleniyor, bombalar patlıyor, öğrenciler parçalanıyor, başkanı götürüyorlar…

Buradan, benim kadar bedbîn birini dahi hayli yıpratan, içimdeki şişeyi kıran* tüm fenalıklara ve müsebbiplerine sesleniyorum: Hepinizi abime söylücem bak görürsünüz! 





*şûşa dilê min şikest: Bir annenin ölümü karşılama cümlesi.

Hiç yorum yok: