3 Şubat 2020 Pazartesi

Bal Ülkesi


Dün gece annem, ‘Güney valla çok korkuyorum, o toprağın altına nasıl giricez?’ diye sordu. ‘Bir gidicez daha dönüş yok.’ Ölümden böylesine içtenlikle bahsedilmesi -anlatıcıyı yakinen tanıdığımdan- benim için beklenmedik değil. Bu aralar ben de sıklıkla aynı şeyi düşündüğüm için, ‘valla ben de korkuyorum anne’ diyebildim sadece. Seni doğuran insan ölümden bahsediyor; ertesi gün iş var ve içeride çocuğun uyuyor. Sohbetimize abimin kanser taramasındaki anısıyla başlamıştık: Radyasyon için alındığı bölümde çeşitli hastalıkları olan kişiler ona ne kanseri olduğunu soruyor, ağabeyim de ‘benimki henüz belli değil’ diyor. Muhtemelen onların yanında kanser olmadığına utanıyor. Aldığı radyasyon sonrası kimseyle irtibata geçmemesi gerekirken, kayınpederi bi’ babalık edip onu hastaneden alıp arabasıyla annemin evine getiriyor. Annem, kimseyle görüşmemesi gereken o ilk 24 saatlik sürede ağabeyimi misafir ediyor. Cuma akşamı Bal Ülkesi’ni, Hatice ile annesinin ilişkisini seyreylerken aklım babaanneme gitti. Hayatlarımızda onca ağırlığı olan birinin nasıl da böyle ‘kolayca’ çıkıp gittiğinden. Neticede onun gibi gidicez ve geri dönmücez. Ve belki de hatırda kişisel olarak değil de bu ana babalığa katkımızla kalıcaz, abiliğe, kardeşliğe, arkadaşlığa, utanmaya, vicdana. Ya da tam tersi. Bunlardan neyi söküp bir daha hatırlanmamak üzere bıraktıysak o his ya da her neyse öyle hatırlanacak. Kimin yaptığını kimse bilmeyecek. Bal Ülkesi’nde Hatice’ye arıların hakkını vermesi gerektiğini kimin söylediğini bilmiyoruz, komşusuna arıların hakkına nasıl çöküleceğini kimin gösterdiğini de. Ama illa birinden görmüş, duymuşlar. Komşunun çocukları babalarının izini mi sürecek yoksa ‘çocuksuz’ Hatice’nin yolundan mı gidecek. Ya da günün birinde hakka çökerken akıllarına Hatice gelecek de vicdanları sızlayacak mı? Bu şu anda aklıma geldi ama belki de gerçekten böyledir. Neticede şanslıysak biri bize yatağımızda bakacak, banana getirecek, durumumuzdan haberdar olunca yelpaze hediye edecek, bizimle sohbet edecek ve yemeği daha rahat sindirebilelim diye ayağımızı kürmemizi isteyecek.




Hiç yorum yok: