6 Şubat 2013 Çarşamba

Melek Girmez Sokağı

İstanbul'a dair bir şeyler yazmanın bence en riskli yanı, bir yerden sonra Sunay Akın'a bağlayıp, Galata Kulesi şehrin biberonudur, Kız Kulesi martıların deniz tabağıdır gibi laflar etmek. Gerçi her bir hadiseyi bir başkasına bağlamakla maruf zat için şehir de pek müsaittir, vakalar birbirine at nalı yahut gemici halatıyla bağlıdır.




***
Kadimde, Yeni Camii’nin (Eminönü) arkasında bulunan Bahçekapısı, surlarla çevrili şehre giriş vaktini aşanların içeri alındığı kapıdır.

Bahçekapısı, akşam eve geç kalan evlatlarının sokakta kalmasına gönlü razı olmayan bir annedir.

Bakın yine aynı şey oldu. Neyse, etrafında oluşan semtin üst tarafları, tarihin tekerrürü ekabir konaklarıyla, alt tarafı bu kibarlıktan nasibini almayan birbirinden harabe bekar evleriyle doludur. Reşad Ekrem gibi büyük tarihçiler buralarla ilgili “müteaffin bir pislik meşheri” dese de İstanbul aslında Neşet’leri de ağırlamış bekar odalarının başkentidir.

19. asrın başlarında üst kısımlar kibarlıktan, buralar da vebadan kırılır; bunu fırsat bilen Devlet-i Âliyye, semtin Melek Girmez Sokağı olarak adlandırılan baş mıntıkasına girer ve sokağı dümdüz eder. Akabinde Padişah Mahmud-ı sani marifetiyle bu sokağa bir cami yaptırılır: Hidayet Camii.

İstanbul tekerrürden ibarettir. Türlü türlü bahanelerle şehre lego muamelesi yapılır. Türbelerin, çeşmelerin, namazgahların, mezarlıkların üzerinden yol geçer; üst taraflarda oturanların şikayetiyle ve onlara yer açılsın diye sokaklar, tarla başları yıkılır, şehir yeni isimlere kavuşur.

Çünkü İstanbul atlıların geceyi geçirdiği kocaman bir yolgeçen hanıdır.


Çevirmenin notu: İtalikler bana ve Volkan Konak'a aittir.


Hiç yorum yok: