29 Mart 2013 Cuma

İtirazım Var

Bu yazıya Müslüm Gürses’in vefatı ardından -kaçıncısı olduğunu unuttuğum- kentli sol jargon üzerinden bir başka Müslüm Gürses güzellemesini daha okuduktan sonra başladım. Yok efendim, yakarsa dünyayı garipler yakar demiş, oynadığı ilk filmde çalıştığı gazinonun patronuna emek-sömürü eleştirisi getirmiş vs.. Hayret ki hiçbirinde Deleuze, Foucault alıntısı falan yapılmamış. Bir kişiyi de kendi haline bırakmak, bu sol söylem dışında da hayatı izah yollarının olabileceğini düşünen yok gibi. 

Hem “ben de Orhan Gencebay dinlerim" diyerek aslında ne kadar üstün bir varlık olduğunun altını çizenlerin dünyasına Müslüm Gürses’i, Ortaçgil besteleriyle dahil et, hem de onun ne kadar da garibanların sesi olduğundan bahset fakat kurulan bu dünyada o garibanlar olmasın. Olsun da masana içkini getirsin, çıkışta seni kapıdan alıp evine bıraksın.

Bir yaşanan hayat var, bir de kanaat getirilen. İkincisi, kapı önünde babasının arabasına tüneyip hazin bir Müslüm şarkısı dinleyenlerinki gibi sahici değil.



Hiç yorum yok: