Dün gece yatmadan önce biraz hayal kurdum. Yatmadan önce
hayal kurarsan başka rüya görmüyormuşsun. Bir arkadaşımla birlikte film
çekmiştik ve senaryosu çeşitli festivallerden ödüllerle dönmüştü. Benim en
sevindiğim şeyse filmde bir şarkı söylerken görünmemdi. “Niye?” diye sormuştu
gazeteci. Ben de “neye benzediğimi çok merak ediyordum” demiştim. Bu çok havalı
geldiğinden bunu söylemiştim, yoksa beni asıl mutlu eden şey başkaydı. Şöyle
bir karşıma geçip kendimi izleyecektim.
Çok mutlu olduğum anlar vardır; şarkı söylemek, top
sektirmek gibi. İçimde önlemez bir şey hissederim. Adına heyecan desem az
kalır, yani böyle eskiden bugüne sürekli devam eden bir şeyin varlığını hâlâ sürdürmesi gibi. Hani, hiç çıkmaz denen sakallarım çıkmış, gülmez denen yüzüm
yumuşamış, emekli memurlar gibi giyinmeyi bırakmışım ama bir
şeyler değişmemiş gibi işte. Anlatabildiğimi sanmıyorum.
Şarkı neydi? Evet. Ahmet Özhan tonlamasıyla “Artık Bu Solan
Bahçede Bülbüllere Yer Yok.” Sesimi gâh Münip Utandı gâh Ahmet Özhan yaparak okumuş, insanların sesi güzel ama taklit yapıyor dediklerini işitmiştim. Bu
doğru değildi. Aynı şeyleri aynı yerlerde hissetmiş olabilirdik. Olamaz mı?
Olamaz lan! Adamları taklit ediyordum işte, doğru. En güzeli yıkanırken
oluyordu. Bir keresinde pencereyi açık unutmuştum da şarkı bitiminde ağbimin
kapı önünde dikilen arkadaşları beni alkışlamıştı da ne utanmıştım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder