4 Haziran 2015 Perşembe

Galaksi Üzerine Tezler [005]

Araplardan Neden Nefret Ediyoruz?

Yıllar yıllar evvel, başkent Ankara’da yaşarken bir arkadaşımıza yolda CD satan çocuklar musallat olmuş, korkarak eve gelmişti. “Kimdir, necidir?” diye sorduğumuzda konuştukları dil üzerinden bir çıkarsama yaparak, “Araplardı” demişti. O dönemde Ankara’daki tek Arap, fakültenin birinci sınıfındayken kaldığım yurdun Sudanlı müdürüydü. Gençken Ankara’ya veterinerlik okumak için gelmiş sonra da orada kalmıştı.

Sonra, o dönemler İran Kültür Evi’nde Farsça kursu alan bendeniz, oradan apardığım bir kartpostalın – muhtemelen cami, türbe vs gibi şeyler vardı – saçma sapan Arapça harflerle bir şeyler yazıp kızın posta kutusuna attım. Çevremizde kimse ne yazdığını okuyamadığı için, tercüme etmesi de bana düştü. Neyse bundan sonrasını anlatmayayım konudan uzaklaşıyorum.

Bursa’daki mahalleme her gittiğimde yıllardır “hoş geldin beş gittin” muhabbeti yapıldıktan sonra Kürtlere sövülmeye başlanırdı. Son zamanlarda yaptığım ziyaretlerde Kürtlerin yerini Suriyelilerin aldığını gördüm. Kürtler birden makbul vatandaş olmuş, yerlerini adı sanı bilinmeyen ve uzaydan gelmiş bir toplulukmuşçasına “Suriyeliler” denilen insanlar almıştı.

Hani bu nefret bölgesel yahut “sınıfsal” bir şey olsa anlayacaktım. Misal, Ankara’nın güzide bir semtinde yaşadığım dönemde mahalle muhtarına gitmiştim. Ergenekon süreci sonrasında kendileriyle dalga geçilmemesi konusunda toplumsal bir mutabakatın olduğu - Kemalist bir teyze olan, oh söyledim - muhtarın eşiyle bir kadın tartışıyordu. Kadın hırsla kâğıtları alıp odadan çıktığında, muhtarın eşi arkasından: “Sana zaten Mamak yakışır, burada oturmak neyine!” diye bağırmıştı. Yani, bu Suriyeli düşmanlığı bizim geçtiğimiz işçi eylemlerine katılanların büyük bir kısmının oturduğu mahallemizde değil de Ankara’nın bu güzide semtinde yaşansa anlayacaktım.

Peki, Araplardan Neden Nefret Ediyoruz?

Herhalde modern seküler kesim için Araplığın çağrışımı Cumhuriyet’in temelleri üzerinde kurulduğu her şeyin tam tersi: İlerici değiller, Batılı değiller, olma gibi bir çabaları da yok, laik değiller, yıllardır baskı altında yönetiliyorlar, pilavı elle yiyorlar, sürekli Cevahir’deler.

100 yıldır onlardan, temsil ettikleri şeylerden uzaklaşmaya çalışırken, bu uzaklaşmanın nişanesi olan çeşitli bayramlarla bunu şevkle kutlarken son yıllarda her yerde “karşımıza” çıkarak sanki kazın ayağının öyle olmadığını hatırlatmaya çalışıyorlar. (Kendilerini AKP’nin getirdiği ve nefretin aslında başkasına olduğu söylemi biraz bayatladı.) Kızılan, sinirlenilen nokta buymuş gibi geliyor, onca çabaya rağmen bir olmamışlık hali.  

Bu modern-seküler kesimin tahlilleri de ne kolay oluyor yahu, Allah onlardan ve Birikim dergisinden razı olsun.

Peki, bizim mahalledekilere, daha düşük gelirlilere, gerçekten Mamak'ta yaşayanlara ne oluyor?   

Bunun nedenini tam olarak bilseydim size başka şeylerden de bahsedebilirdim ama Türkiye’yi oluşturan insanları pek anlamıyorum. O nedenle de büyük resmi görme konusunda ciddi sıkıntılarım var.

Edit: Tarihten de anlaşılacağı üzere bu yazı 7 Haziran 2015 seçimlerinden önce yazılmıştır. 

Hiç yorum yok: