18 Ağustos 2010 Çarşamba

“Gerçek Kesit”teki cinayetlerin, aile içi ve dışı faciaların sebebi olarak kanepeler…

Vakti zamanında Flash TV, Bursa il sınırları içerisinde arz-ı endam eden ve küçükken eline tarak alıp ayna karşısında şarkı söylemiş günümüzün tüm meşhurları gibi keşfedileceği günü bekleyen bir cevherdi. Bugün insanların büyük bir hayretle izledikleri programlar benim çocukluğumdu ve de ruhsal gelişimime aldığım en büyük darbeler.
Çünkü ben stüdyo içinde koyunların keçilerin dolaştığı, bi ablanın büyük bir iştahla şarkı söylerken kasketli şalvarlı bi abinin rap yaptığı, diğerinin çiğ köfte yoğurduğu, konukların asr-ı saadete ermişçesine büyük bir coşkuyla el çırptıkları, sahneye fırlayıp kuzuları öptükleri o programlarla büyümüştüm.
Mehmet Ali Erbil’in sunduğu “Gol Show”da efsanelerimden Simoviç’e telefondan atılan gollere üzülürken “Mehmet Ali’nin Çiftliği”nde sağa sola kaçan horoz ve tavukların peşinden koşarken göç ettiği büyük şehirde, köydeki çocukluğunun imkanlarından mahrum kalmış amcaların ve teyzelerin gözlerindeki mutluluğu izler, şâd olurdum.

Ama bir ben vardı benden içeri senden ziyade evlerden uzak:

Gerçek Kesit…

O bıyıklı abi ile o zamanların modası olan saçlarını kat kat koyun götü gibi kestiren diğer çocuktan bahsetmeyeceğim. Bu hassas görevi TV benim canım bloğunun acar muhabiresine bırakıyorum. (O dönem Bursa sokaklarında Ricky Martin edasıyla yürüyen [yerelden globale şöhretleri aynı zaman dilimine denk düşer] bu abimiz eminim Nevizade’ye felan geldiğinde kıçını koyacağı ufak bir tabureyi dahi zor buluyordu, ama o yıllarda bunu bilemezdik)

Benim derdim senle değil kendimle ey gerçek kesit evi sakinleri!

O güneş görmez, hava girmez, perdeleri sürekli kapalı, kimsenin “şöyle bi temiz hava alayım da cinayetten vazgeçeyim" diye çıkabileceği bi balkonunun olmadığı, iki kanepenin büyük bir özenle karşılıklı yerleştirilip dört dörtlük bir oturma odasının kurulduğu, evin babasının sürekli çorabını diğerlerinin ağzına sokarak portakal yediği, annenin her akşam bir şeyler örüp çayın altının kaynamasını beklediği, evin ergen kızının kanepenin bir köşesinde oturup baygın baygın televizyon izlediği evde cinayet işlenmesin de n’apılsın?! Tabu mu oynansın yoksa ortak puzzle’a mı girilsin ey sevgili okur? Tabii ki birileri ölecekti!!!

Ölümün elçileri misafirler

Gerçek kesit evlerinin hayatları kendilerinden iyi olmasın misafirleri olurdu. Ya fitnefücur bir teyze ya da Yozgat’ın Sorgun ilçesine özgü bir oturma stiliyle kanepeye kurulan (bağdaş kurar gibi yapılıp konuşurken sürekli sol ayak başparmağı ile oynanır) amca, dayı, bacanak, arkadaş, kayınço… Burada cinayet sebebinden kısaca bahsedilerekten bıçak kapılır ve hemen olay mahalline geçilirdi. Yani Gerçek Kesit’te misafir ölüm demekti… Birçok eve ev hediyesi, ne bileyim bi kilo kuru pasta ile gelen misafirler Gerçek Kesit evlerine kan ve gözyaşından başka hiçbir şey getirmezdi. Buhran, cinayet ve sonrası yine o kanepelere oturulur, birçok dedektif romanına taş çıkaracak bir plan yapılır ve sonunda da yakalanılırdı. Ve o canım kanepeler başka bir cinnetin settingliğine amade bir şekilde buhran geçirecek yeni sahiplerinin yolunu gözlerdi.


İbrahim Tatlıses’in bir dönemler eşi olması sebebiyle bir başka Gerçek Kesit kahramanı olan Perihan Savaş tarafından sunulan “Gerçek Kesit” incelemelerimize kovulmadığım takdirde başka bir mesai bitiminde bahsetmek üzere, esen kalın…

1 yorum:

deniz dedi ki...

Vay, vay, vay. TV benim canım olarak bu "lezzetli" Gerçek Kesit incelemesinin devamını heyecanla bekliyorum, I will come back.