24 Ağustos 2010 Salı

Cafer Bey ile Güney Efendi'nin Maceraları: Hoşgeldiniz Güney Bey!



Babamın tavsiyesine hep uydum:
“Oğlum bu mahallede kalırsan öğreneceğin üç şey olur: tavla, okey ve iç çekmek” 
Az ama uz, gittim.
Fakat İran’daki hayatım “bu gitmeler gitmek değil”de bahsedilen türdendi.
---- 

İran denilince birçok akla memleketin benzetilmekten bîtap düştüğü yönetim düzeni, Humeyni, şeriat, mollalar, sokak ortasında asılan adamlarla örtünmek zorunda kalan kadınlar, baskı, şiddet, recm, nükleer silahlar, Ahmedinecad sonra İsfahan, Persepolis, Hafız, Sadi az bir ihtimalle Furuğ gelmekteyken benim aklımda tek bir şey kaldı: Cafer Farahmand nam-ı diğer Cafer Bey!
Düşünün bir gün öğle yemeğinden ofise dönüyorsunuz, bir süredir zaten "gitmek" gibi bir durum var ortada, patronunuz telefon açıp diyor ki: “Topla bavulunu, akşam 7 uçağıyla İran'a gel, yarın senle işimiz var.”

Bu öyle gidip gelmeli seyahatlerden de değil, taş bağlamalı, kazık çakmalı bu gidişler, bu gitmeler hakkatten gitmek.

Eee gidiliyor da, ilk kez yurtdışına çıkıyorsunuz, uçak İran Air, bekleme salonundaki Paris moda haftası sona eriyor, şallar başörtüleri havada uçuşuyor, devrim yasalarına uygun bir pol pozisyonu alınıp “elveda laik sosyal hukuk devletim!” diyerekten.

Uçakta hosteslerden başka sürekli dolaşan bir abi var, sürekli milleti kolaçan halinde. “Herhalde uçağı kaçırdılar da Kabil havalimanı ile görüşmeler sürüyor” diye düşünürken, abinin devam filmlerini yüzlerce kez göreceğiniz devletin çeşitli kurumlara yerleştirilen yetkililerden biri olduğunu anlıyorsunuz ama bir türlü rahatlayamıyorsunuz.   

Yerlerin ve göklerin rejimine selamlar olsun!

İşi daha da fantastik gerilime, kızım olmadan asla halet-i ruhiyesine getirmeden devam ediyorum efendiler!

Yolda yan koltuğunuz boş olduğundan hostes yanınızda bitiyor ve sizinle Farsça sohbete başlıyor, bi şeyler öğretiyor, o koca koca gözlerini size dikiyor felan siz bildiğiniz dili de unutuyorsunuz. Bir kaç saat sonra Tahran ışıkları göründüğünde hostes size IR 401 Introduction to Iran kodlu dersi veriyor:
(Mealen çeviriyorum)

-    Türkiye'de özel ders saatinin ücreti ne kadar?
-    İşte belki 40-50 lira
-    O zaman 60-70 lira alabilir miyiz sizden
-    Niye ki?
-    Eee size kaç saattir burada ders anlatıyorum!

Şaka mı yapıyor diye bakıyorsunuz, abla gayet ciddi, saf numarasına yatarak anlamazlıktan geliyorsunuz, o da nihayetinde gidiyor. Fakat siz bu esnada da, pasaportla Orta Çağ karanlığına giriş yaparken de, asıl tehlikenin dış hatlar çıkışında eli belinde sizi beklediğinden bihabersiniz... 

Cafer Bey'in oteller zinciri sahibi olduğu günlerden.

                            DEVAM ETMEZ Mİ A DOSTLAR?

Hiç yorum yok: