13 Temmuz 2012 Cuma

Jamal Hammadi


İstanbul’a yeni taşındığım dönemde, Levazım-Karaköy arası otobüsle işe giderken Beşiktaş’ta durduğumuzda, gözüm hep durağın karşısındaki devasa şampuan reklamına giderdi.

Reklamda sıra sıra dizilen Elidor’un saç uzmanlarından en afilisi Jamal Hammadi’nin ikinci evinin taksitlerini bitirmek üzere olanlara özgü mutluluğu kanıma dokunurdu. Ve bu hali bana nispet yaparcasına oradan her geçtiğimde daha da artıyor gibi gelirdi. Jamal Hammadi, ışıltılı saç uzmanıydı. O, saçlara dolgunluk ve yeni bir görünüm kazandırırken, ben bu hayatta ne yapıyordum ki? Hammadi bu düşüncelerimi okur gibi bana göz kırpar, “hey dostum, ben bu saçlara dolgunluk kazandırmayı başarabildiysem, sen de inan, başarabilirsin” derdi, ifrit olurdum. Ona Rilke'den mülhem, zaferden bahseden kim Jamal, önemli olan ayakta kalmak derdim ve bu dizeler içinde bulunduğum otobüs şartları düşünüldüğünde çok yerindeydi. Sen okuyup etmiş, ışıltılı saç uzmanı olmuşsun, e ben de okudum, ettim peki neden hâlâ geldiğim durakta şu kapı önündekileri yarıp inebilecek miyim korkularını yaşıyorum her gün, Allah'tan reva mı bu Jamal? derdim. Sonra Toktamış Ateş devreye girer, “Jamal değil Cemal, bu emperyalistlerin oyunu!” diye bağırırdı. Ben de çocuğuna Toktamış ismini koyan bir anayla babayı düşünür, “Toktamış hocam saçlara dolgunluk veriyor mu veriyor, artık adı Jamal'mış Cemal'miş ne fark eder ki?” diye cevap verirdim.

Üstelik o dönem havalar bu kadar da sıcak değildi... 



3 yorum:

Adsız dedi ki...

sen afişe bakarken ben arkasında askerdim işte... duşu olmayan, kolonyalı kokardık... elidor rüyaydı :)

güney dedi ki...

john, is it you?

Adsız dedi ki...

Yes it is... ;) teprikler