26 Temmuz 2016 Salı

Hakiki bir hikaye


Haşimyen okumalar (V [son yazı])

Nasıl istersen öyle dinle, bakın, 
Dalların zirvesindeyiz ancak


Öğle vakti oğlumu uyutmuş mutfakta bulaşıkları makineye yerleştiriyor, bir taraftan da saatlerdir pişmeyen taze fasulyeden bir çatal alıp tadına bakıyordum. Radyoda sesi Zeki Müren’e benzeyen bir solist fasıl heyeti eşliğinde şarkılar söylüyordu. Programın başında saz arkadaşlarını tanıtırken elindeki listeyle orada bulunan bazı kişilerin farklı olduğunu görünce, “elimize her hafta aynı kağıt verildiği için böyle hatalar olabiliyor” diyerek işini kendisi kadar ciddiye almayanları da nazik bir şekilde uyardı. “Sadece sesi değil tabiatı da Zeki Müren’e benziyormuş” diye içimden geçirdim. Bir ara Atina’dan Niko isimli birinin programa gönderdiği mesajı okudu. Niko Bey, kendisini seslendirdiği şarkılardan ötürü tebrik ediyor ve şu anda ismini hatırlayamadığım bir bestekarın eserini icra etmesini rica ediyordu. O esnada bir anda dünyada farklı yerlerde yaşayıp da aynı şeyi hisseden insanlarla dolu bir cemaatin varlığını ve kısa süreliğine de olsa oraya mensup olduğumu düşündüm. O ruh haliyle çalan şarkıya eşlik ettim, taze fasulyeden bir çatal daha aldım ki hâlâ diriydi. “Şimdi oğlan uyanınca bununla doymaz yanına bir de pilav yapayım” dedim.


                                                              

Hiç yorum yok: