31 Aralık 2018 Pazartesi

Kendimize kadar

Şimdiki zamanda ayıla bayıla yediğim pek çok yemeği 15 yaşına kadar ağzıma sürmedim. Öğünlerim genellikle patates kızartması, kızarmış ekmek, tereyağı, reçel, bal yahut salçadan oluşuyordu. Annem hazırlamazsa, geniş bir ailede büyümenin nimetlerinden faydalanırdım. Bunu bir gün, yurtta aynı odada kaldığım Mehmet abi’ye –ona seslendiğim şekliyle– Memetabi’ye anlatmıştım. Memetabi bir biliminsanıydı. Çalıştığı alanda kendi adıyla anılan bir teoremi dahi vardı lakin makalesi uluslararası saygın bir dergide yayınlanmadığından uzundur doktorasının nihayete ermesini beklemekteydi. Kendisine anlatılan vakalarda illa bir neden-sonuç ilişkisi arardı ki hikâye anlatıcılığımda böyle şeylere pek yer yoktu. Memetabi’ye yıllarca sürdürdüğüm bu “beslenme modelinden” bahsettiğimde, kafasından bir hesap yaptığını fark ettim: “Oradan C’yi alsa, B vitamini de şuradan, meyve de yiyormuş, hah bu dediğin olabilir” dedi. “Abi” dedim “dediğim olabilir mi? Yahu burada karşındayım işte, demek ki olmuş.” Memetabi bütün gün uyur, gözünü açar açmaz Uzun 2001 yakar, bu esnada biraz internette dolanır, maillerini kontrol eder, sonra duş alır, bornozu üzerinde yatağına oturur ve sabit bir noktaya bakar kalırdı. Saçından kıyafetine her şeyi nizamiydi. İyi yahut kötü, güzel ya da çirkin değil. Nizami. Beraber geçirdiğimiz bir yılın sonunda Memetabi ile okuldan atıldık. Yurttaki son günlerden birinde beraber yemek yiyorduk, Memetabi birden “bu hayatta en fazla kendimiz olabiliriz, bazı şeyleri bunun gibi kaldırıp atmak lazım” gibi bir şey söyledi ve içtiği kolanın kutusunu pencereden dışarı fırlattı. Onun gibi birinden hiç beklenmeyecek bir davranıştı bu. Bu sözü uzun süre aklımı meşgul etti, durdu. Memetabi hikâyesini değiştirme kararı mı almıştı? Kim olmayı istemişti de olmamıştı? Günler, aylar boyunca düşündüğü neydi? Hayatından bundan sonra neleri atacaktı? Atacaktık? Atmalıydık? Bir süre sonra Memetabi okula afla döndü, makalesi yayınlandı, post-doktoraya gitti, bir üniversitede iş buldu. Hatta duyduğuma göre şimdi bölüm başkanı olmuş. Bense okula dönmedim. Çok havalı olacak ama bir hakikati de yansıtır, ayrıldığım hiçbir yere bir daha dönmedim. Bu esnada birbirinden farklı, tuhaf, hoş hatta hoşbeş işler yaptım. Çoğunun ortak noktası belli bir neden sonuç ilişkisinin zayıflığıydı sanırım; hikâyem için çok uygun olmaları. Bugün 2018’in son günü. Memetabi ile yaptığımız bu konuşmaların üzerinden 12-13 sene geçmiş. Hâlâ hayattayım. Makbul bir eş ve baba (evlat, kardeş, arkadaş) olarak işe gidip geliyor, yaşadığım şeyin en fazla kendi hikâyem olduğunu, olabileceğini görüyor, bu ucu açıklıktan yer yer keyif alıyor yer yer de endişe duyuyor, sokağa fırlatılabilecek kola kutuları için pencerelere bakmaya devam ediyorum.

Hiç yorum yok: