9 Nisan 2012 Pazartesi

"Bana bütün Finlandiyalılar Hakinen"

Güneycephesi edebiyat eki, "ayrı yazılan de" için son dönem Türk şiirinin parmak uçlarında yürüyen şairiyle yeni kitabı hakkında söyleştik.   

AYD: Son şiir kitabınız Bana bütün Finlandiyalılar Hakinen’i 6 yıllık bir aradan sonra yayınladınız, bunun sebebi neydi?

GO: Aslında bu bir ara değil, arayıştı. Şey gibi düşünün, hani otobüs durağında saatlerce beklersiniz de bu artık bir bekleme değildir ve arayışa dönüşür. O süre zarfında durakta yaşadıklarınız, orayı terk ettiğiniz takdirde kocaman bir boşluk bırakır ardında. Sorun, o boşluğu yüklenecek misiniz yoksa bırakıp gidecek misiniz? İşte ben şiirimi nasıl olsa başka bir otobüs daha gelir ihtimalinin anlık keyfi ve tereddüdü üzerinden bu boşluk dolayımında tanımlıyorum.

AYD: Boşluk demişken, "Yakup 2" adlı şiirinizde, “Yakup sen artık bizim hesabı getir / yengen evde bekler” diyorsunuz, bu dizelerin İkinci Yeni'nin sonunu imlediğini söyleyebilir miyiz?

GO: Ben bunun cevabını zamana bırakıyorum... Hesap ne gelirse ortak bölüşelim.

AYD: Eleştirmenler şiirlerinizde imgeleri bir kâğıt makasıyla parçalıyor gibi bir üsluba sahip olduğunuzu söylüyor. Fakat sizin buna bir itirazınız var galiba?

GO: İmgeler benim için çocukken görülen rüyalardır, babaannemin evidir, iyi pişirilmiş karnıbahardır. Burada asıl mesele ise imgeyi neye dönüştürebildiğiniz. Misal, benim şiirimde imgenin yeri bulutların yanıdır. Ben şiirlerimi gökyüzüne bakarak yazarım.

AYD: Peki, neden Finlandiya?

GO: Finlandiya bana hep moru çağrıştırır, ülkeye adımımı attığım anda yok olacağım gibi hissederim.

AYD: Bir şiirinizde “karıncanın ayak tıkırtısını duyan Allah'ım / ben daha yan masadakilere dayanamıyorum!” dediniz ve bir dergide hakkınızda “Genç ve Dindar Şair” şeklinde ağır bir yazı yazıldı, sonrasında da büyük eleştiriler aldınız. Güney Ongun şiirindeki bu İslami referansların sebebi nedir?

GO: İslami referans diye bir şeye inanmıyorum. Güne, Şehzadebaşı Camii imamının sabah ezanıyla başlayıp taratordan aldığım son çatalla bitiriyorum.  Çok sevdiğim şair ağabeyim Sedat Bahri K.'nın güzel bir sözü var, “her şeyi de illa kuşdili ile mi anlatalım kardeşim?” diye. Ne görüp duyduysak şiirimizde yeri vardır.

Genç şair son kitabıyla
"O boşluğu yüklenecek misiniz
yoksa bırakıp gidecek misiniz?"
diye soruyor. Foto: Halil Küçük 
AYD: Yeni bir şiir türü olarak "Bu işte bir Tatarlık var" şiirinizi otobiyografik olarak okuyabilir miyiz?

GO: Bazen imza günlerinde falan ya da yeni tanıştığım kişiler anlam veremediğim mimikleri takınıp, böyle kötü bir şey yapıyormuşum gibi yaklaşıp “nerelisiniz?” diye soruyorlar, bu gözlerle başka nereli olabilirim ki kardeşim?

AYD: (gülüşmeler...) Son olarak Türk şiirinde kendinizi nerede görüyorsunuz?

GO: Türk şiiri büyük bir saygıyı hak eder, ceketimi iliklemiş halde eşikteyim, içeriden gelen sesleri dinliyorum, çoğu hıçkırık.

AYD: Bu güzel söyleşi için çok teşekkür ederiz.

GO: Rica ederim. Yol, yemek, sigorta varsa hemen başlayayım sayın işveren bey.

Hiç yorum yok: