16 Aralık 2012 Pazar

Ona Her Yer Maksim!

Recep Bülbülses yıllardır bulduğu her fırsatta, her mikrofonda ve kamerada hemen Zeki Müren-Bülent Ersoy karışımı sesi ve mimikleriyle şarkı söylemeye başlar, ülkesinin kendi değerini bilmediğinden dem vurur. O, özellikle 70’li yıllardan günümüze, Aydoğan Tayfur, Hakan Taşıyan, Bahadır Aydoğan, Yılmaz Morgül gibi, bazı ünlü şarkıcılara ses benzerliğiyle tanınan bir kuşak ile Tatlıses, Hazinses, Hoşses gibi soyadları verilmiş kuşağın kesişim kümesi, bu neslin en arzulu ve iddialı temsilcisidir. Çünkü insanların seslerinin bir ünlününkine benzemesi başka, buna bir ömür adamaksa bambaşkadır.
    


Üniversite sınavına hazırlandığım sene
mahalledeki çay bahçesinde konserler
vererek beni ağlatan Aydoğan Tayfur
Tipiyle olmasa da sesi ve "duruşu"yla
Orhan Gencebay'a benzeyen Bahadır Aydoğan
ve oy bilinçaltım! Keşke bir köşkte doğaydım!  

Bu 19. yüzyıl pazar günü bana bu yazıyı yazdıran şeyse yıllardır mahallenin delisi gözüyle bakılan Recep Bülbülses’te gözlemlediğim değişim. Doktor çağırmayın! Ülkede bu değişimle ilgilenen tek kişi olmaktan dolayı mes’udum. Yıllar önce üniversitede, bir gün en fazla kendimiz olabileceğimiz fikrinden uzakta, çok sevdiğimiz yazarların, tarihçilerin -daha havalı olsun- mütefekkirlerin Recep Bülbülses’i olma isteğiyle kavrulurken, bir arkadaşımız, yaptığı tabloları galerilerdeki gibi evinin dört bir köşesine asıp bunları görmesi için arkadaşlarını çağıran babasından biraz da alayla bahsettiğinde, gözümüzde mesihî konuma sahip bir hocamız, aslında olması gerekenin de bu olduğunu anlatmıştı.  


Recep Bülbülses, İstanbuul sokaklarında 
Bu minvalde, gökten ntv yağmurları yağarken, çalıştığımız hanın önünde bangır bangır “Yağdır Mevlam Su”yu söylediği günden beri Recep Bülbülses’i yanlış anladığımı, onun giderek dümeni ermişliğe doğru kırdığını düşünüyorum.    

Bülbülses bazı akşamlar hanın önünde (dinlemeye gelmek isteyenler için İstiklal Caddesi, Erol Dernek Sokak'ta) beline seyyar konser setini bağlayıp, eline de megafonsu mikrofonunu alıp konserler veriyor; istediği yerde bağırıp çağırıyor, detone oluyor, türlü nağmeler yapıyor, çok da alkış topluyor.   

Ben buradayım ey sevgili dinleyici, diyor ve mor akşamlar dile geliyor...

Çünkü artık ona her yer Maksim!

Hiç yorum yok: