28 Haziran 2013 Cuma

sirke ile limon kardeşliği (#direngeziparkı IV)

Gezi Parkı olayları tarihe kamera savaşları olarak da geçebilir. İBB'nin 31 Mayıs sabahı Taksim'i sitesinden gösteren MOBESE kayıtlarını kapattığı malum. Belki meydanda yeterince lale yok diye bunu yapmış olabilirler, eyvallah. Peki, 8 gazetenin aynı manşetle çıkacağı günler daha gelmemişken, daha olayların bu kadar büyüyebileceği tahmin dahi edilemezken medyanın daha ilk andan itibaren sanki bu olaylar Paraguay'da yaşanıyormuş gibi davranması tüm Uruguaylılar olarak bizi yaraladı. 

Koç ailesinin oteline sığınıp Ulusal Kanal, Halk TV izleyen insanlar haline gelmek hiçbir iktidarın önceden planlayıp uyguladığı bir psikolojik harekat senaryosu olamaz. Hareketin ruhu itibariyle her şey birbirine girer, yaklaşır, kucaklaşırken normalde önünden geçerken bile "lan fakir seni buralarda bir daha görmeyeyim" diyecekler diye korktuğum otel görevlileriyle kanka olmuştuk. Artık sirke ve limon bile kardeşti.  
Bir tarafta Atatürk direniş seti satan Halk TV diğer yandan "eylemciler yine polise saldırdı" haberleri geçen Haksever TV. Olsun dedik, sonuçta sokağa limon atan teyzeyle en önde mücadele edenler bu hareketin eş kahramanlarıdır. Sonra kanal bu reklamlardan dolayı özür de diledi, aramızda TOMA'ların üzerlerine su sıktığı, gaz attığı muhabirlerinin hatrına halleştik.


Bu esnada İstiklal'den bir Norveç kanalı canlı yayın yapıyordu... 

***
O esnada da Aykut Kocaman istifa etmesin mi, Kadıköy de sokaklara döküldü. 
Artık ortalık çevreciden geçilmiyordu ve İstiklal'de nefes almamızı zorlaştıran Greenpeace'çiler artık ortalıkta görünmüyordu. Bunu da eylemlerin bir kazanımı olarak not etmek lazım. 

Bir gün patronlarım benim neden bu eylemlere katıldığımı sordular, dedim ki: "Ben malumunuz Kurtuluş'ta oturuyorum ve zar zor ödediğim kiram, mutlu bir hayatım var. Evden çıkıyorum, 5 dakika kasapla sohbet, 10 tekel bayii ile, dondurmacılara, berberime selam. Huzurlu bir hayatım var, yaşadığım mahalleyi seviyorum. Şimdi Tarlabaşı'ndaki kentsel lego'loşum sonrası bu inşa faaliyetleri benim kapıma kadar dayanacak. Evler yıkılıp siteler kurulacak, bakkalı çakkalı ortadan kalkacak, ev kiraları olacak 2000-2500, dükkanlar Allah bilir. Ben mutluluğumu, manavımı savunmak için eylemlere elimden geldiğince katılıyorum destek oluyorum, çocuğumu da AVM'lerde eylemek istemiyorum." Ne güzel konuşmuşum. Konuşunca çok güzel konuşurum ben.

Dediğim gibi kahramanı bol günlerdi. Sanki hepimiz o çıkartmalardan fırlamış gibiydik.

Otobüsüyle panzer geçmesin diye bariyer yapan amcayı hatırlayan?
Hangi birini hatırlayacağız değil mi? Ne güzel. 

Bu arada hayatında ağzına süt koymamış insanları da bu hallere düşürenler utansın. 1 ay içerisinde 8 litre süt içmişimdir.

Bir elde gaz maskesi diğerinde süt, kafada baret. Ben diyorum, çok fazla Leyla ile Mecnun izlemekten oldu bunlar. Olayların arkasında İsmail abi var. Onun arkasında da kahvaltıda yürek yiyen insanlar.











Hiç yorum yok: