İstanbul’a yeni taşındığım dönemde, Levazım-Karaköy arası otobüsle
işe giderken Beşiktaş’ta durduğumuzda, gözüm hep durağın karşısındaki devasa
şampuan reklamına giderdi.
Reklamda sıra sıra dizilen Elidor’un saç uzmanlarından en afilisi
Jamal Hammadi’nin ikinci evinin taksitlerini bitirmek üzere olanlara özgü mutluluğu
kanıma dokunurdu. Ve bu hali bana nispet yaparcasına oradan her geçtiğimde daha
da artıyor gibi gelirdi. Jamal Hammadi, ışıltılı saç uzmanıydı. O, saçlara
dolgunluk ve yeni bir görünüm kazandırırken, ben bu hayatta ne yapıyordum ki?
Hammadi bu düşüncelerimi okur gibi bana göz kırpar, “hey dostum, ben bu saçlara
dolgunluk kazandırmayı başarabildiysem, sen de inan, başarabilirsin” derdi,
ifrit olurdum. Ona Rilke'den mülhem, zaferden bahseden kim Jamal, önemli olan
ayakta kalmak derdim ve bu dizeler içinde bulunduğum otobüs şartları
düşünüldüğünde çok yerindeydi. Sen okuyup etmiş, ışıltılı saç uzmanı olmuşsun,
e ben de okudum, ettim peki neden hâlâ geldiğim durakta şu kapı önündekileri yarıp
inebilecek miyim korkularını yaşıyorum her gün, Allah'tan reva mı bu Jamal?
derdim. Sonra Toktamış Ateş devreye girer, “Jamal değil Cemal, bu
emperyalistlerin oyunu!” diye bağırırdı. Ben de çocuğuna Toktamış ismini koyan
bir anayla babayı düşünür, “Toktamış hocam saçlara dolgunluk veriyor mu
veriyor, artık adı Jamal'mış Cemal'miş ne fark eder ki?” diye cevap verirdim.
Üstelik o dönem havalar bu kadar da sıcak değildi...
3 yorum:
sen afişe bakarken ben arkasında askerdim işte... duşu olmayan, kolonyalı kokardık... elidor rüyaydı :)
john, is it you?
Yes it is... ;) teprikler
Yorum Gönder