Zaten dış hatların çıkışında beni Cafer’in falan beklediği yoktu. Sabah’ın 3’ünde yanımda getirdiğim ve kolisi parçalanmış kataloglar, antetli kağıtlar, bavullarım ve ben, İmam Humeyni Havaalanı’nın kapısında saatlerce Cafer’in gelişini beklemiştik…
Flaş Flaş Flaş… Güney Ongun, Orta Çağ karanlığının ortasına nasıl düştü? Az aşağıda!
Nasıl at yarışı oynayanlar atın anasını, danasını, çimde kumda kaç koştuğunu bilirlerse biz de tarih olsun efendime söyleyeyim siyaset olsun alakalı olduğumuz herkesin hastalıklı bir şekilde yedi sülalesini bilir, dipnotlardan kitaptan kitaba atlar, Sıhhiye-Batıkent istikametindeki metro hattında insanların kılık kıyafetleri üzerinden sosyolojik gözlemler yapıp, hangi durakta inecekleri üzerine bahse girer (o zamanlar mesela Demetevler’de daha çok muhafazakar kesim inerken Batıkent laik Ankaralıların son durağıydı) yine bu hatta vakit kaldıkça Raskolnikofvari bir planla arkadaşımızın babaannesini öldürme planları yapardık. Şekspir derslerinde Kıbrıs meselesiyle ilgili, İngiliz romanı derslerinde ise son dönem Osmanlı münevverlerine ait hatırat tarzı kitapları okurduk (bilirsiniz hatırat kitapları dinlendirici olur).
Bİ PARA ÇEKİP GELİCEM, BEKLEYİN.
2 yorum:
hikayenin devamını beklemekteyiz laik korkularımızla
sizi oktay ekşi'ye havale ediyorum sayın cvalda. bloğumuzda korkulara yer yok, şeffaflık diz ilerleme bir arpa boyu.
Yorum Gönder