Evveliyatta burada
artık büyük ve kapsamlı teorilerden değil pizzanın kenarının nasıl olacağı
kadar mühim, hafif ve lezzetli şeylerden bahsedeceğimi belirtmiştim. Ben
gençken insanlar Zülfü Livaneli’nin Engereğin
Gözündeki Kamaşma romanını okur ve birbirilerine Osmanlı tarihi anlatırdı.
Günümüzde de Timaş Yayınları’ndan çıkan İlber Ortaylı kitapları dışında kimse
tarih okumuyor ve Zülfü Livaneli roman yazmaya devam ediyor. Yani bazı şeyler
şekil değiştirerek aynı şekilde yoluna devam ediyor.
Bunu da ilk
defa yapacağım. Sinema eleştirisi. Tabii filmden hareketle bunu yine bazen
kendimin de bunları yaşadığına dair şüpheye düştüğü öz hayat pratiklerime
bağlayacağım.
Margin Call (2011) beylik tabirle finans krizi yaşayan bir yatırım bankasının 24 saatini anlatıyor. Filmin başında kimi çalışanlar, bir avukat ve insan kaynakları ordusu tarafından güvenlik eşliğinde apar topar işten çıkartılıyor. Sonra departmanın başındaki isim (Kevin Spacey) kalanlara büyük resmi görmeleri yönünde bir konuşma yapıyor. Eller çırpılıyor ve herkes işinin başına dönüyor. Sonra bir şekilde şirketin batmakta olduğu anlaşılıyor. Daha büyük patron beliriyor, daha havalı, daha gizemli. O da işi çözemeyince devreye en büyük patron giriyor…
Margin Call (2011) beylik tabirle finans krizi yaşayan bir yatırım bankasının 24 saatini anlatıyor. Filmin başında kimi çalışanlar, bir avukat ve insan kaynakları ordusu tarafından güvenlik eşliğinde apar topar işten çıkartılıyor. Sonra departmanın başındaki isim (Kevin Spacey) kalanlara büyük resmi görmeleri yönünde bir konuşma yapıyor. Eller çırpılıyor ve herkes işinin başına dönüyor. Sonra bir şekilde şirketin batmakta olduğu anlaşılıyor. Daha büyük patron beliriyor, daha havalı, daha gizemli. O da işi çözemeyince devreye en büyük patron giriyor…
Şirketlerde
şöyle bir şey olur. Alt kadrolarda çalışanlar şirketin sıkıntılarının neler
olduğunu bilir. Bunu bir üst makama ilettiğinde ondan büyük resmi görmesine yönelik
tavsiyeler alır. Sonra bunu gelir bir altındakine satar, o da daha altındakine.
Üst makamdaki de o tavsiyeyi sıkıntıyı bildirdiği bir üstünden almıştır. Şirket
batıncaya kadar işler böyle yürür.
Bu kişileri
çevremizde de görmemiz mümkündür. Siz ülke meseleleri ya da müstakil
hayatınızla ilgili bir dert yandığınızda size, filmin sonlarında en büyük patron Jeremy Irons’ın
Kevin Spacey’e yaptığı tarzdan bir konuşma yaparlar. Geniş, çok geniş, meseleye birçok
açıdan bakmadığınızdan emin, özgüven çatıda bir konuşmadır bu. Oradan ayrıldıktan sonra yapacağınız şey çok basittir. Ya
onun hikâyesini gidip başkasına satmak yahut yeterince gıdığı sarkmamış
hayatlarınıza dönmek.
"Bir kere kendini suçlu hissetmeye başladın mı karşı koyamazsın. Bugün birkaç kişiyi işin dışına ittiğimizi düşünüyorsun. Hepsi kağıt parçası için. Ama bunu neredeyse 40 senedir her gün yapıyorsun Sam. Eğer bu kağıt parçası içinse, her şey böyle. Bu sadece para. Uydurma. Üzerinde resimler olan kağıt parçası. Yani yiyecek bir şeyler alabilmek için birbirimizi öldürmemize gerek yok. Bu yanlış değil. Bugün de geçmişten farklı değil. 1637, 1797, 1819, 1937, 1957, 1984, 1901, 1907, 1929, 1937, 1974, 1987, tanrım! Ne sikmişti belamı. 1992, 1997, 2000 ve daha nicesi Hepsi aynı sebep için, tekrar ve tekrar. Kendimize engel olamıyoruz. Ayrıca kontrol etmek, durdurmak hatta yavaşlatmak istiyoruz. Ucundan bile değiştiremedik durumu. Sadece tepki veriyoruz. İşleri doğru yaptığımızd bir sürü para kazanıyoruz. İşleri yanlış yaptığımızda yol kenarında bir yere itiliyoruz. Her zaman böyleydi ve böyle olacak. Kazanan-kaybeden, mutlu sikler-üzgün çoraplar yüzdesi hep aynı kalacak. Şişman kediler ve açlıktan ölen köpekler. Belki bizim gibilerin sayısı bugün olduğundan daha fazla olacak fakat yüzde yine aynı kalacak."
Jeremy Irons konuşurken, 34 yıldır çalıştığı şirketten o 24 saat içinde yaşananlar nedeniyle ayrılma kararı alıp patronun yanına çıkan Kevin Spacey'nin yüzünün nasıl değiştiğini görürüz. O sert, katı ve kendinden emin ifade yerini yavaş yavaş patronun anlattıklarının ne kadar da haklı olduğuna bırakır. Spacey, "Bunları nasıl oldu da bunları ben düşünemedim" der gibi bakar.
"Bir kere kendini suçlu hissetmeye başladın mı karşı koyamazsın. Bugün birkaç kişiyi işin dışına ittiğimizi düşünüyorsun. Hepsi kağıt parçası için. Ama bunu neredeyse 40 senedir her gün yapıyorsun Sam. Eğer bu kağıt parçası içinse, her şey böyle. Bu sadece para. Uydurma. Üzerinde resimler olan kağıt parçası. Yani yiyecek bir şeyler alabilmek için birbirimizi öldürmemize gerek yok. Bu yanlış değil. Bugün de geçmişten farklı değil. 1637, 1797, 1819, 1937, 1957, 1984, 1901, 1907, 1929, 1937, 1974, 1987, tanrım! Ne sikmişti belamı. 1992, 1997, 2000 ve daha nicesi Hepsi aynı sebep için, tekrar ve tekrar. Kendimize engel olamıyoruz. Ayrıca kontrol etmek, durdurmak hatta yavaşlatmak istiyoruz. Ucundan bile değiştiremedik durumu. Sadece tepki veriyoruz. İşleri doğru yaptığımızd bir sürü para kazanıyoruz. İşleri yanlış yaptığımızda yol kenarında bir yere itiliyoruz. Her zaman böyleydi ve böyle olacak. Kazanan-kaybeden, mutlu sikler-üzgün çoraplar yüzdesi hep aynı kalacak. Şişman kediler ve açlıktan ölen köpekler. Belki bizim gibilerin sayısı bugün olduğundan daha fazla olacak fakat yüzde yine aynı kalacak."
Jeremy Irons konuşurken, 34 yıldır çalıştığı şirketten o 24 saat içinde yaşananlar nedeniyle ayrılma kararı alıp patronun yanına çıkan Kevin Spacey'nin yüzünün nasıl değiştiğini görürüz. O sert, katı ve kendinden emin ifade yerini yavaş yavaş patronun anlattıklarının ne kadar da haklı olduğuna bırakır. Spacey, "Bunları nasıl oldu da bunları ben düşünemedim" der gibi bakar.
Kevin Spacey’nin
istifadan vazgeçip “devam edeceğim ama bu konuşman yüzünden değil, paraya ihtiyacım olduğundan” demesinin altında yatan da yıllarca benzerlerinden yüzlercesini yaptığı konuşmalardan birine yenilmek istememesidir.
Öyle.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder