Haşimyen okumalar (I)
Eskiden bir yazıya başladığımda üzerinde uzun süre uğraşır, yorulur, bittiğinde ve “paylaştığımda” bunca zahmete değdiğini düşünürdüm. Şimdi benzer bir şeyler yazmaya başladığımda “ne gerek var?” diyorum, “bunca uğraşmaya etmeye değer mi?” Evveliyatta sadece benim umurumda olması yeterliydi. Şimdi o da değil. Haftalardır, aylardır işte boş boş ekrana yahut karşıdaki otele, virane evin duvarlarına, aradaki gökyüzüne bakıyorum.
Eskiden bir yazıya başladığımda üzerinde uzun süre uğraşır, yorulur, bittiğinde ve “paylaştığımda” bunca zahmete değdiğini düşünürdüm. Şimdi benzer bir şeyler yazmaya başladığımda “ne gerek var?” diyorum, “bunca uğraşmaya etmeye değer mi?” Evveliyatta sadece benim umurumda olması yeterliydi. Şimdi o da değil. Haftalardır, aylardır işte boş boş ekrana yahut karşıdaki otele, virane evin duvarlarına, aradaki gökyüzüne bakıyorum.
Ne oldu da, hayatta en sevdiğim işten de vazgeçer hale
geldim, bunu soruyorum. Şarkı söylemeyi, hatta dinlemeyi bıraktım. Maç
izlemelerim nadir hale geldi. Stada gittiğim yok. En son futbol oynamaktan da
keyif almamaya başladım. Yazmasam deliririm diye bir kanaatim de yok. Hayatımda
şunu yapmazsam şöyle olurum dediğim hiçbir şey yok daha doğrusu. (Anlatmasam
ölür müyüm?Belki.) Ama sanırım nasıl yazmak, herhalde buna kafa yormak yahut yormamak
adına biraz zamana ihtiyacım var. Çevremde yazdıklarımı okumayıp daha sık
yazsana diyenlerin sayısı da azaldı. Etrafta bu kadar ölüm, kalım varken herkesin
ana meşgalesi haliyle hayatta kalmak.
Bazen savaşlardaki yazarları, şairleri falan
düşünüyorum. Milyonlarca insan ölüp giderken, sembol, biçim, öz üzerine falan
oturup nasıl konuşmuşlar. En kıymetli eserler de bu zamanlarda yazılmış. Derdim,
iyi edebiyatın metnin müşkül zamanlarda ortaya çıktığı klişesine başvurmak
değil. Daha çok Çanakkale Savaşı’na yedek subay olarak katılan fakat bundan tek
satır bahsetmeyen Ahmet Haşim gibileri anlamak istiyorum. Burada evveliyatta
naklettiğim gibi, dönüşünde kendisinden hamasi edebiyat bekleyenlere “Benden kahramanlık neşidesi mi bekliyorsunuz? Onu da
her şey olup bittikten sonra izzet ve ikram ile Çanakkale’ye davet edilen
şairlerden dinlersiniz" diyen
birini. Bir imparatorluk çöker, insanlar hayatlarını, evlerini, komşularını
kaybederken, bir inkılap hâsıl olmuş ve tüm âdetler değişmeye maruz bırakılmış
iken bu insan şiirini musiki üzerine nasıl kurabilmiş. Buna nasıl kafa
yorabilmiş? Bunu olan bitenden kendini edebiyata çekmiş, sığınmış gibi
açıklamanın yapılanı ucuzlattığını düşünüyorum.
Şimdi siyasetle, kamplaşmayla, ölümle, kalımla, çok haklılıkla
donanmış hayatlarımızda yazılmaya okunmaya değer olan nedir sorusuna geçiyorum.
Güneycephesi’nin kadim okuyucuları şimdiye kadar hâlâ latife etmemiş, alttan
alta birilerini iğnelememiş olmamın şaşkınlığı içindeler, bunun farkındayım. Bu
şekilde yazmamın nedeni kesinlikle bir arkadaşımın bana Gülse Birsel’in
yazısını gönderip, "abi okurken aklıma sen geldin" demesi değil.
Evden çıkıyoruz birileri ölüyor, eve giriyoruz bir başkası.
Hiçbirini şahsen tanımıyoruz ama hepsi dost, arkadaş. Bağlandığımız yüce insani
değerler halkasının parçaları. Bu düşüncelere ne zaman, nasıl bağlandık, kimler
üzerimizde etkili oldu, bunun tam bir cevabını vermek zor. Bu kamplaşma
neticesinde eski dostları görmeye görmeye, onlarla eski samimiyetle konuşmaya
konuşmaya çekildiğimiz yeni alanlarda çok haklı ve çok üzgünüz. Artık o
çemberin dışında bir laf etmeye de çekinir haldeyiz. Bir de bu dostları
kaybedersek artık insanlığın hangi köşesiyle iletişim kurabiliriz ki? Burada
insanlıktan kasıt, “humanity” değil (Giderek Hasan Bülent Kahraman gibi yazmaya
başladığımın farkındayım). Kastım, Haşimyen bir “insani âdâb”. Bir terbiye.
Saiklerimde belirleyici olan şey yani. “Bu yaptığın insanlığa sığar mı?” sorusundaki
insanlık. “İnsanlıktan çıkmak”taki insanlık.
Yeni bir nefes alma biçimine ihtiyacım(ız) var. Öyle
kendimizi parklara, bahçelere atarak değil. Hakikisine.
Bu husustaki görüşlerimi bildirmeye devam edeceğim.
25 Mart 2015, Şişhane
Bu husustaki görüşlerimi bildirmeye devam edeceğim.
25 Mart 2015, Şişhane
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder