Çocukların artık sokaklarda yetişmediğinden, koşup
oynamadığından sıklıkla yakınılsa da özellikle naif, ana kuzusu tabir edilen çocuklar
için sokak derttir. Biri tipinizi beğenmez gelir sataşır, öbürü keyfiyetten yahut güç gösterisi için sizi döver. Böyle zamanlarda tek şans, bu tür
muamelelere mukabele edecek bir büyüğe sahip olmanızdır. İlk çocukluk yıllarımda bu kişi babaannemdi, sonrasında yaş alıp serpildikçe abim oldu.
Bir gün aşağı mahalleyle maç yaparken “Amor” diye
seslendikleri bir çocuk bana çok sert girdi (o zamanlar Barcelona’da Amor diye
bir topçu vardı, lakap ondan mülhem) ben de bir sonraki pozisyonda misliyle karşılık verdim. Ortalık birden karıştı. Bana saldırmaya çalışan rakip oyuncular
birbirini çekmeye, itip kakmaya başladılar. Ne olup bittiğini anlamaya çalışırken içlerinde biri hepsini şöyle bir kenara çekti ve bana müthiş bir yumruk attı; feleğim şaştı. Meğerse aralarında bana
kimin vuracağı mücadelesini veriyorlarmış. Yüzüm gözüm şişmiş şekilde eve
gittim. Akşam abim beni bu halde gördü ve ertesi gün o çocukları aramaya
gittik. Mahalle yaşamında stratejiler çok kıymetlidir. Bu tür hadiselerde eğer arkanızda sizi koruyacak güçlü birisi varsa
karşı taraf sorup soruşturur ve hamlesini yapar. Ya olay mahallinde kalabalık dolanırlar yahut kavgaya karışmış kişiler bir süre toz olur. Benim gözü şişirenler
de öyle yapmıştı. Abim haftalarca park civarında dolandı durdu, çocuklar sırra
kadem basmıştı. Sonra bir süre beni kimse dövmedi.
Abim bugün 40 yaşına bastı. Başıma bir şey gelse hemen koşar
gelir. Lakin insanın abisi 40 yaşına bastıysa artık sokaklarda dayak yememesi
gerekir yahut o kadar naif olmaması. Fakat ikisi de elden gelmiyor.
Bombalar patlıyor,
insanlar ölüyor, tutuklanıyor, çocuklar tecavüze uğruyor, ağaçlar kesiliyor, sahile ölüler vuruyor, maden göçüyor, çocuklar yurtlarda yanarak ölüyor, insanlar havaya uçuyor, parçaları kenarında nöbet tuttukları stadyuma saçılıyor, tanklar insanların üzerinden
geçiyor, havalimanı çıkışı insanlar taranıyor, subaylar bir evin kapısına
geldiklerinde baba içeriden "oğullarımdan hangisi?" diye sesleniyor, bombalar
patlıyor, öğrenciler parçalanıyor, başkanı götürüyorlar…
Buradan, benim kadar bedbîn birini dahi hayli yıpratan, içimdeki şişeyi kıran* tüm fenalıklara ve müsebbiplerine sesleniyorum: Hepinizi abime söylücem bak görürsünüz!
*şûşa dilê min şikest: Bir annenin ölümü karşılama cümlesi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder