Ah şu işe gelirken düşündüğüm şeylerin yarısını yazıya geçirebilsem en Almancasıyla muhteşem olacak. Hatta geçen düşündüklerimi kaydedeyim diye hamle yaptığım an düşünmekten vazgeçtim. Anladım ki, o yola özgü fikirler bunlar, bir tayfuntalipoğlu duyarlığının iç sesi. Beni sabah yolda gördünüz, selam etmeden yanımdan geçin yoksa insanlık kaybeder.
Bu sabah Erdoğan kardeşleri düşündüm, bu sabah onları anneleri düşünmüş müdür bilmiyorum ama ben düşündüm. Yılmaz Erdoğan’ın günde 5 vakit ezan okunan bir ülkenin sinemasında ezan sesi neden yok sorusu devletten yeni projesi için aldığı 400 bin yeni işaretiyle türk lirasıyla aynı döneme denk gelince olay olaylar… Bence getirdiği eleştiride hiçbir sorun yok, asıl nokta iki kardeşin de “adamlar 8 dizide oynuyorlar bir de gidip tiyatrodan para alıyorlar” demeçleri. Öncelikle, arkadaşım size ne? Devleti savunmak, herkes bitti, büyüklerimiz “Ahmet Mehmet gibi" öldü de size mi düştü?
Her gün işe gelirken eve dönerken, öğle molası ifa ederken hanın karşısında sabahtan akşama kadar oturup ya iş yahut bir bardak çay ısmarlayacak birilerini bekleyen oyuncuları görüyor, görmediklerimi de duyup okuyorum. Sinema yahut tiyatro oyunculuğunun böyle kutsal meslekler olduğuna, onları baş tacı etmemiz gerektiğine inananlardan değilim. Benim için şakacı dondurmacılar dışında tüm meslekler, her sektörden verilen emek değerlidir. Hani devlet memuru olmuşlar birçoğu yan gelip yatıp maaşlarını alıyorlar diyorsanız gelin, siz el ele tutuşun ve şu devlet dairelerini bir dolaşalım; sizi paint’te harikalar yaratan, mayın tarlası için yeni yazılım geliştiren yahut serviste 25 yıldır oturduğu koltuğa başkası oturduğu için olay çıkartan insanlarla tanıştırayım. Bir de tiyatrolara şu kadar ödenek harcanıyor şu kadar getirisi var diye bir şey var. Dostoyevski’ye de 20- 30 lira verirsin ama hakkını ödeyemezsin, bir de böyle düşünün sayın başkan, değerli konuklar. Ben bu sabah böyle düşündüm.
Tekrar Erdoğan kardeşlere dönersek ki son sözleriyle gözümde Nuriş kardeşler kadar zalimlerdir. Bir dönemler biriniz Özgür Gündem’in Ankara temsilciliğini yapıyor, inşaat mühendisliğini bırakıp oyuncu olmaya karar veren diğeriniz bir öğrenci yurdunda hayli zor zamanlardan geçiyordu. Bir gün amcanız o devlet tarafından alınıp götürülmüştü de biriniz ardından şiir yazmıştı. Şimdi bu dediklerinize bakıp insanın Anglo-Sakson olası ve “so what?” diye sorası geliyor. Çünkü bu durumu yalnız bir İngiliz’e izah edebilirsiniz.
Burada zaten mesele Erdoğan&Erdoğan değil. Bu muktedir olma meselesi. Aynı şey gibi düşünün yıllardır Hürriyet’te attığı manşetlerle idam fermanları yayınlayan Ertuğrul Özkök’ün yerini o dönem idam sehpasında olup da şimdi başına geçtikleri gazetelerde aratmayanlar mesela.
Yani herkesin kendi iktidarının Joffrey’i olması.
2 yorum:
"herkesin kendi iktidarının Joffrey’i olması" cuk oturmuş
Kendisi için attığım tıvit kayıtlara geçsin: Joffrey böyle krallık olmasa da sen kardeşim olsan. Böyle okuldan eve gelsen de seni sabaha kadar dövsem.
Yorum Gönder