Artık kimsenin uzun
ve ince şeyler düşünmeye zamanı yok. Hiç oldu mu, onu da bilmiyorum. Mesela ben
Savaş ve Barış'ın hacmini gördükten sonra
yakın arkadaşlarının Tolstoy’a “oğlum bunu insan okuyacak” demiş
olabileceklerini hayal ediyorum. O aralarından ayrıldıktan sonra da “bu da
böyle işte, n'aparsın?” diye gülüp ettiklerini. “Durup ince şeyleri anlamaya”
kimsenin vaktinin kalmadığından kaygılanan şaire geçenlerde vefat ettiğinde birçok
insan onun incelikli şiirlerini açıp okumak yerine, o malum dizeleri paylaştı ve lafı, “kimsenin vakti yoksa, benim hiç yok!” demeye getirdi.
Sabahleyin kendi
alanındaki fikirlerine, yazılarına kıymet verdiğim bir ahbabın paylaştığı bir
tweet gördüm. Şöyle bir şeydi: “Bir savcının yaka paça gözaltına alındığı bir
ülkede barış da hapistir.” İlk okunduğunda ne kadar haklı diyorsunuz. Sonra
bunun gibi çıkarımların yapıldığı binlerce tweet akmaya başlıyor. “Bir mafyanın
yemek dağıttığı ülkede herkes açtır.” “Bir başbakanın gözlük taktığı ülkede
herkes biraz kördür.” “Bir hırsıza efendi denildiği ülkede efendilik sizde
kalsın!” (Bunları ben uydurdum ve bir zamanlar iyi bir twitter kullanıcısı
olarak benzerlerinden binlerce yazabilirim.) Kısıtlı bir biçimde (140 karakter)
kurulması gereken bu tezat üzerinden manalı söz söyleme sanatları özellikle son
yıllarda pek çok aklı selim sahibi kişiyi de peşinden sürüklüyor.
Zaten şöyle şöyleyse
böyle böyle denilerek yapılan binlerce “analiz”in zamanla geniş kitleleri,
haber diliyle söylersek halk kitlelerini etkilediği muhakkak. Misal, geçen gün
şuna benzer bir tweet okudum: “Sizin burada anlattığınız şeyleri gidip bir yerde
satayım dedim, 5. dakikada lafı ağzıma tıkadılar.”
Çok vasat bir
tartışma zemini var, sözü dinlenenler hangi görüşle bağlı olursa olsun lafını
bu darlıkta edebilenler. Bunun bizi
140 harfin dahi fazla geldiği başka bir yere götürüp götürmeyeceğini de zaman
varsa göreceğiz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder